Montaigne - Hasta Görünmenin Zararları Üzerine


HASTA GÖRÜNMENİN ZARARLARI ÜSTÜNE
Martialis'in bir taşlaması vardır ki, iyilerindendir; çünkü türlü türlüsü vardır onda taşlamanın. Bunda, Caelius'un başına geleni anlatır hoşça. Caelius Roma'da büyüklere dalkavukluk etmekten, sabah akşam yanlarında bulunup arkalarında dolaşmaktan kurtulmak için nekris hastalığına tutulmuş gibi göstermiş kendini; herkesi inandırmak için de bacaklarını ovduruyor, sardırıyor ve nekrisli bir hastanın bütün hallerini takınıyormuş; sonunda talih gerçek bir nekris ikram etmiş ona:
Tantum cura potest et ars doloris
Desüt fingere Caelius podagram. (Martialis) Öyle ba
şardı hasta görünme sanatını ki
Gerçekten nekrise tutuldu Caelius
Appianus'da okudum sanıyorum: Adamın biri Roma triumvir'lerinin cezalarından kaçmak, ardına düşenlerce tanınmamak için saklanıp kılık değiştirmiş; işi daha da sağlama bağlamak için de tek gözlü gösteriyormuş kendini. Biraz daha özgür yaşamaya başlayıp da uzun süre gözüne yapışık kalan bezi çıkarınca bakmış o güzü görmüyor artık. Belki görme duyusu uzun zaman kullanmamakla uyuşmuş ve tüm görme gücü öteki göze geçmiştir çünkü, hep farkına varmamışlardır, kapalı tuttuğumuz göz, etkisinin bir kısmını arkadaşına yollar, bu yüzden de açık kalan göz büyür ve şişkinleşir. Martialis'in nekrislisi de hareketsizliğiyle, ovmalarla, merhemlerle hastalığı yaratan iç etkenleri çağırmış olabilir.
Froissard'ın anlattığı bir sürü İngiliz soylusu da Fransa'ya geçip bizlere karşı kahramanlıklar gösterecekleri güne kadar bir gözlerini kapalı tutmaya yemin ederler. Şu düşünce gıdıkladı beni: İster misin bu şövalyeler de hastalık oynayanların kötü sonuna uğramış, uğurlarında kahramanlık ettikleri sevgililerinin yanına bir gözleri kör olarak dönmüş olsunlar!
Çocuklar tek gözlüleri, topalları, şaşıları ve daha başka sakatları taklit ettikleri zaman anaları onları azarlamakta haklıdır; çünkü, o yaştaki tazeliğiyle bedenin kötü bir yana eğilebilmesi bir tarafa, talih de bizi oynadığımız oyuna düşürmekten hoşlanıyor gibi gelir bana. Çok duymuşumdur hastalık oynarken yataklara düşenleri.
Ben de öteden beri, at üstünde ve yürürken, elimde bir değnek ya da bir baston tutmaya alışmış, bunda bir zariflik göstermeye, yapmacık hallerle bastona dayanmaya kadar varmışımdır. Çokları korkutmak istemiştir beni, bu gösteriş günün birinde zorunluluk olur diye. Bundan çıkarıyorum ki soyumda ilk nekrisli ben olacağım.
Ama bu bölümü uzatıp başka renk katalım ona, körlük üstüne. Plinius der ki adamın biri düşünde kör olmuş gördü kendini ve hiçbir hastalığı yokken sabah kör olarak uyandı. Hayal gücü buna neden olabilir, başka yerde söylediğim gibi, Plinius da öyle düşünüyor gibidir; akla daha uygun gelen şu; beden, görme gücünü yok eden birtakım gelişmeleri (ki hekimler isterlerse nedenini bulabilirler) için için duymuş ve adamın öyle bir düş görmesine yol açmıştır.
Seneca'nın bir mektubunda anlattığı buna yakın bir hikayeyi de ekleyelim: Bilirsin, diye yazıyor Lucilius'a, Harpasta, karımın soytarısı o deli kadın, babadan kalma göreviyle kalmıştır evimde; çünkü ben bu korkunç yaratıklara düşmanımdır; kaldı ki canım bir deliye gülmek isterse, hiç uzağa gitmeden, kendi kendime gülebilirim. Çok garip, ama gerçek sana anlatmak istediğim: Bu deli kadın kör olduğunu anlamıyor ve benim evimin karanlık olduğunu ileri sürerek, kendisini başka yere götürmesini istiyor yöneticisinden ikide bir. Onun bu durumuna gülüyoruz; ama inan bana ki hepimizin düşğü

bir durumdur bu: Kimse cimri olduğunu, kıskanç olduğunu kabul etmez. Körler hiç olmazsa bir yol gösterici isterler; biz kendi kendimizi sokarız yanlış yollara. Benim yükseklerde gözüm yoktur, ama Roma'da başka türlü yaşanmaz, deriz; öfkeliysem, güvenli bir hayat kuramadıysam suç bende değil, gençlikte deriz. Dışımızda aramayalım kötülüğü, içimizdedir o; ciğerimize işlemiştir. Hasta olduğumuzu bilmemek de iyileşmemizi daha zorlaştırır. Kendimizi erkenden bilmeye başlamazsak, nasıl başederiz bunca dertlerle, bunca kötülüklerle? Oysa felsefe gibi çok tatlı bir ilacımız da var. Öteki ilaçları ancak bizi iyileştirirlerse hoş buluruz; felsefe ise hem hoşlandırır, hem iyileştirir bizi.
İşte Seneca'nın beni konumdan uzaklaştıran sözleri; ama yararsız da sayılmaz bu uzaklaşma. (Kitap 2, bölüm 25) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Montaigne - Yalnızlık

DIRDIRCILAR M ı zm ı z, d ı rd ı rc ı insanlar ı hiç sevmem; bu adamlar ya ş aman ı n sevinçlerine yan çizer, dert...